Sonisphere Festival 2010 - İstanbul Kritik
Yıllardır ülkemizde Heavy Metal'in ağır toplarını görebilmek neredeyse imkansızdı.
Ama son yıllarda organizatörler bu işte ekmek var deyip bizleri sömürmek adına sağolsunlar bu grupları getiriyorlar.
Şöyle bi baktığımızda kimler gelmiş gitmiş;
Judas Priest
Scorpions
Whitesnake
Def Leppard
W.A.S.P.
Dio
Manowar
Sadece birkaçını saydım. Arttırmak serbest :P
Sonisphere dediğimiz bu şey 11 ülkede gezici festival olarak nam salmış bir oluşum.İlki geçen sene yapılmış ve bu sene de bizi de ziyaret ettiler.Tabi her ne kadar bir Download Fest, Rock Am Ring, Wacken kadar olamasalar da büyük bir yükün altından kalkıyorlar.
Herhangi bir ülkeye getirdikleri grubu başka bir organizasyon zar zor getirirken bu arkadaşlar 11 ülkeye götürüyor.
Festivalin bu seneki ayağında başı çeken grup çoğu yerde Metallica diğer yerlerde Iron Maiden.
Metallica gittiği ülkelere special guests i Heaven And Hell i de götürecekti fakat Ronnie James Dio' yu kaybettiğimizden ötürü bu gerçekleşmedi. Buradan kendisini yine saygıyla anıyoruz.
25.06.2010 İlk gün:
Bu yazıyı okuyan herkes festival programını bildiği için yazma gereği duymadım.
İlk gün işlerimden dolayı biraz geç gittim. Saat 19.00 gibi tribündeki yerimi aldım. Daha doğrusu boş bulduğum yere oturabildim. Herkes kafasına göre oturmuştu. Alice in Chains i ucundan yakaladık. Ne yalan söyleyim pek dinlemedim kendilerini. Bi Man in The Box bilirim başka bişey bilmem :p
Afro-Amerikan bir vokale sahipler William Duvall. Vokali iyi güzel hoştu. Grubun seyirciyle pek bir etkileşimi olmadı. Bilindik İstanbul lafları..
Neyse günün headliner ı Rammstein a sıra gelmişti. Sahneye siyah perde indirip hazırlıklara başladılar. Elemanlar şarkıya girer girmez perde indi arkasından Almanya bayrağı seyirtti. Demekki kollarında kolpadan kırmızı bant taşıyor arkadaşlar. Tüm stat kendisini Alman hissetmediyse na böyle oliyim.
Rammstein da pek dinlemem icabında. Haliyle ergen metalci kardeşlerimiz çokçaydı. Her ne kadar şarkıları bilip huaaa diye çığırsa da millet bi kaç şarkı dışında eşlik edemediler. Almanca yani boru değil bu.
Efendime söyleyeyim böyle alevli ışıklı patlangaçlı gösteriler filan. Sahnede adam yakmalar, tüfekle havai fişek atmalar, arkada bomba patlar gibi patlıyo ama bi çıktısı olmayan bişeyler.. Finali de bildiğimiz çimento harç aracının ince uzun versiyonuyla millete köpük attırmayla bağladılar.
Müzikal olarak bi boka yaramayan grup afedersiniz. Gaza gelmeniz bunun iyi olduğunu göstermez. zaten millet onca şovu görünce gitaristlerin yardırmaya çalıştıklarını şeyine takan olmadı. Bu grupta kendisini müzikle değil şovla satıyor. İyi de beceriyolar.
Millet 2. biss i beklerken çıktım eve geldim. Öyle birşey olmamış tabiki.
26.06.2010 2. gün:
1. güne göre daha güneşli bir hava vardı. Saat 16.00 ya yaklaşırken stada giriş yaptık. Murder King' in sonuna yetişmiştim. Bildiğimiz MK işte konuşulacak fazla birşey yok. Arkasından Danimarkalı Volbeat çıktı. Gerçekten iyi bir performans sergilediler. Johnny Cash' i andılar sağolsunlar varolsunlar.
Volbeat' ten sonra festival için abes kaçtığı düşünülen Hayko sahne aldı. Valla ne yalan söyleyeyim anlamsız screamlardan başka bişey anlamadım. Bazı true metalcilerin protestosu olmadı değil. Tabi Hayko da lafını esirgemedi. Manowar çıkana kadar, süremiz yettiğince çalmak zorundayız dedi vesselam. Belki kitlenin gönlünü alırım diye Dio tşörtleri çekmişler. Güzel bişey tabi bu..
Sıra geldi Manowar' a.. Seyirciyle etkileşimleri gayet iyiydi. İyi de çaldılar, ses sisteminde fazla aksaklık çıkmadı. Eric' in mikrofona çok yüklenmiş olacaklarki
çoğu zaman enstrüman seslerini bastırdı. Joey De Maio mikrofonu aldı eline yine sallayıp durdu ona buna şuna. Türkçe yaptığı konuşma kitleyi bayağı bi azdırdı. Halbuki Manowar nereye gitse o memleketin diliyle konuşuyor. Bizlere has birşey değil yani. Ronnie James Dio' yu anmaları güzel bir olaydı. Heaven And Hell kavırıyla iade-i itibar yaptılar bir nevi..
Arkasından Accept sahne aldı, Manowar' a ayıp olmasın diye stadı terkeden true metalci kardeşlerimiz neyi kaçırdıklarını öğrenmişlerdir umarım. Metal Heart ile yaptıkları giriş bizi bizden aldı. Mark Tornillo gayet UDO çakması göründü gözüme. Giyim kuşam filan. Setlist tamamen UDO döneminden oluşuyordu. Bence Mark hakkını da verdi. Arada sırıtsada iyi iş çıkardı. Arada bi bas solo bi gitar solo vardı. Davul solosu da olması gerekiyordu. Bence bizimkiler ağa saat geç oldu diyip programdan kıstılar. Turn Me On' u çalıyorlardı çünkü, en çokta onu bekliyordum. Yoksa çalarlardı eminim. 2 kez biss yaptılar. Tam bir HardnHeavy kapanışı oldu.
Yine çileli bir şekilde evimize döndük.
27.06.2010 3. gün:
Big Four sebebiyle biraz erken gitmek mecburiyetindeydim. Çünkü kimse koltuk sırası dinlemiyor, bulduğu yere oturuyordu. Güvenliğin bu konuda ne bir yaptırımı ne de bir uyarısı oldu. Gittik bulduk yerimizi. Foma ya yetişebildim. Pek alakadar olamadım. Hava diğer günlere göre daha yakıcıydı. Herkes heyecanla Anthrax' ı bekliyordu. Ses sisteminin aksaklıkları kendini göstermeye başlamıştı. Scott Ian o kadar kendini yırttı fakat ses sistemi yüzünden fazla birşey alamadık kendisinden. Tekrar geleceklerini belirttiler sağolsunlar. Sahneden indikten sonra herkesi sabırsız bir bekleyiş aldı.
Sıra Megadeth' de idi. Soundcheck ile bayağı uğraştılar diğer gruplar gibi. Sonra Dave abiyi gördük çekmiş beyaz gömleğini. Her zamanki kuul tavırlarıyla sahnede ordan oraya yürüyordu. Bildiğimiz gibi Holy Wars ile giriş yaptılar. Ama ses o kadar cılız ki şarkıyı bilmesek bi bok anlamayacağız. Chris Broderick yardırıyodu fakat duyana aşk olsun. Seyirciyle etkileşimi en iyi olan Chris' ti. David Ellefson da ondan geri kalmadı. Dave sinirden ne yapacağını bilemiyordu tabi. Setlist tamamiyle hitlerden oluşuyordu. Böyle bir setlisti başka Megadeth konserlerinde göremezsiniz. E artık Dave in canına tak dedi gitarıyla amfiyi devirdi. Adam haklı beyler.. Zaten adam güneş yüzünden gözünü açamadı hiç. Allah' tan bize giydirip gitmedi.
Elimizden geldiğince kendisini memnun etmeye çalıştık.
Sıra Slayer ile kudurmaya gelmişti. Megadeth' e göre ses sistemi biraz daha iyiydi. Tom Araya rahatsızlığından dolayı hb yapamadı canı sağolsun. Pis pis sırıtıp durdu konser boyunca. Kerry de ne kafa varmış yalnız, salla salla biz sallabaş olduk. Sıcaklığın verdiği yorgunluktan mıdır nedir, Slayer' da görmek istediğim kitleyi göremedim pek. Konserleri iplemez bi tavırla izlediğim için yorgunluktan oturup öyle izledim kısmen.. Müzikten alabildiğinizi alabiliyorsanız nasıl izlerseniz izleyin sorun yok.
Deneyin faydalarını göreceksiniz.
Slayer' da indikten sonra milletin aylarca beklediği Metallica sahneye çıkacaktı. Sahneye atlayan her görevlide hurraa çeken kitleye bir anlam veremedim pek. Geçen arada ne yapalım ne edelim diye düşünen kitle meksika dalgası yapmaya başladı. Bokunu çıkarana kadar yaptılar. Önümdeki İsrailli lavuğu bile gaza getirdiler, daha ne diyeyim. Maça gelmiş gibi Metallica' ya tezahürat etmeleri de işin cabası..
Görevlilerin itinayla boşalttırdığı merdiven boşluklarında artık adım atacak yer kalmamıştı. Herkes konser öncesi gerekli yiyecek içecek stokunu yapıyordu.
İyi, Kötü ve Çirkin' in son sahnesi ekranlarda gösterildikten sonra Metallicağa Creeping Death ile sahneye çıktı. Tabi benimde artık bazı ihtiyaçlarımı gidermem gerekiyordu. Metallica çıkmış arkadaş, bütün tuvaletler, standlar bomboş. Lavaboya girmemle Fade To Black' i duymam kendimi bir garip hissettirdi. Ne yalan söyleyeyim Metallica nın en sevdiğim şarkısıdır. Fazla da münasebetimiz olmaz kendileriyle. (Böyle belirtince metfan olmadığım belli olsun dimi canlarım benim ahah)
James yine her zamanki şebekliklerini yapıyordu. Setlist gayet hoştu, eskilerden çalıyolardı. Kirk Hammet iyi öttürüyordu. Basçı Rob mudur nedir, bass solo
atıyordu herhalde 2 notaya basıp durdu. Ses sistemi fevkaledenin fevkindeydi. Pek içerledim yalnız. Death Magnetic turu olmasına rağmen albümden en fazla 3 şarkı çalıyorlardı. Biss e çıktıktan sonra Budgie' ye selam edercesine Breadfan' ı çaldılar. Tabi şarkıyı bilen pek eden yok. Bende beklemiyordum çalacaklarını. Şarkının hastası olan bir arkadaşa dinleteyim dedim velakin kendileri busy idi. Sağlık olsun. Yine bildik alevli Metallica şovları filan, yine yandık ettik.
Tabi sıra son şarkıya geldi. Seek & Destroy çalmadan inmeleri ayıp olurdu. Havai fişeklerin atılmasıyla şarkıya girdiler. Bir gözüm sahnede bir gözüm trafikte.
Trafiğin yoğun olması korkutuyordu beni tabi. Saat geç olmuş, eve gidecek araç bulmak gerçekten zordu. 2 saat kadar boyunca Metallicağa sahnede kaldı.
Sonra herkes mutlu mesut evlerine dağıldı.
Eve dönüş resmen eziyet gibiydi yine. Konser çıkışı bir arkadaşla buluşup onunla gittik. Eve varmamın en büyük etkisi arkadaşımın insanüstü çabalarıydı. Kendisine teşekkürlerimi iletirim buradan!!
Ayrıca 3 gün boyunca beraber takıldığımız arkadaşlarıma da teşekkürü borç bilirim. Tek başına çekilmiyor bu konserler arkadaş.
Tatmin olmak olmamak arasında gidip geldim epeyce, hala da kararsızım :p
Festivalden akılda kalanlar;
- Güvenlik görevlilerin sanki maça gelmişiz gibi davranmaları(bozuk para,çakmakların toplanması, vs...)
- Yiyecek içecek standlarında iyi geçirilmesi. (Bira ya 7,5 tl verilir mi lan? Bira da bira olsa aq)
- Çoğu zaman suyun tükenmesi insanların çişlerini içecek raddeye gelmesi, ayıptır be arkadaş..
- Ses sistemi headliner gruplar haricinde rezalet ötesiydi.
- Kategorilere göre bilet alanların bunları hiç iplememesi, güvenliği kafaya aldığınız zaman istediğiniz yere girebiliyordunuz.
Festivalden zararlı çıkanlar;
- Seyirciler haha
Festivalden karlı çıkalnar;
- Organizasyon sahipleri (çok güzel cukka oldu)
- Stad çevresi esnaflar
Velhasılı kelam, stadlar sadece tek konserler için kullanılmalı kanaatimce, saatlerce ergonomisi dandik koltuklarda oturmak insanı mazoşist hissetiriyor.
Herhangi bir düzen sağlanamıyor. Yine de kazasız belasız geldi geçti. Slayer sahnedeyken bir arkadaş bayılmış bişey olmuş. Umarım iyidir kendisi. Değmez olm lan valla bak!!
Bu yaz da bu kadar metalcilik yeter artık. Kafamız iyi şişti haa!!
Ender Koçyiğit (general_einstein)