Brazil (1985)




"-Peki terörist kamplarının 13 yaşa kadar düşmesini nasıl açıklıyorsunuz? (Sunucu)
-Acemi şansı ehehe!!! (Bakan) "

1985 yapımı kült sayılabilecek Terry Gilliam filmi. Hoş her Terry Gilliam filmi külttür benim gözümde.. Tam bir distopya filmi.!! Benim izlediğim versiyonu, sonu mutlu son olmayandı. Tabi mutlu sonu ne kadar iyi olmuştur izlemediğim için bilemeyeceğim.

O yıllarda eldeki imkanlar dahilinde görsellik olarak pek birşey verilemese de seyirciye film, yine de zamanına göre bomba efektlere ve görselliğe sahip. Her ayrıntısı düşünülerek yapılan filmleri seyre doyum olmuyor açıkçası. Soundtrack açısından da doyurucu film. Filmi izledikten sonra filmin Brezilya ile ilgisi ne var?? diye düşünüp düşünüp kahroluyordu insanlar. Yalnız benim kahrolmam kısa sürdü. Şimdi tamam sırf soundtrack te kullanılan şarkı Brazil diye filmin ismi de bu olmaz. Bunun nedeniyle ilgili yaptığım bi araştırmada şunu buldum. Terry baba filmin ilhamını nereden aldığını şöyle dile getiriyor.

"Bir gün Port Talbot’ta kumsalda oturmuştum. Port Talbot, herşeyin gri demir cevheri tozuyla kaplandığı bir çelik şehridir. Hatta kumsalı bile tozla doludur ve simsiyahtır. Güneş batıyordu ve gerçekten çok güzeldi. Bu zıtlık olağanüstüydü. Kafamda şöyle bir imge oluştu; bir adam bu kirli plajda oturuyor ve portatif bir radyodan Brazil gibi garip, hayalperest latin müziklerinden birini dinliyor. Müzik bir şekilde onu alıp götürüyor ve dünyasını daha az gri yapıyor."



İlginç bir anektot ise bu film harbici Brezilya' da yasak. Niye yasak bende bilmiyorum.

Film şunu anlatıyor bunu diyor şuraya dikkat çekmek istiyor demek haksızlık olur bence. Daha derin düşünülürse bu film arada kalmışların filmi. Özgür olmak mı yoksa hayatını krallar gibi yaşayıp başkalarının boyunduruğu altına girmek mi?? Seçileni mi sevmek yoksa yalnız mı yaşamak?? Evet piyasada toplum kavramından uzak toplumları, sistemi ve bürokrasiyi itin dötüne sokan çok film gördük. Ama Terry Gilliam yapınca her bir sahne de vaaay diyorsunuz. İnsanlık kendinden öyle vazgeçmiş ki, aga sen naabıyon diyen yok hiç. Teknolojiye sonsuz güven duyan insanoğlu onun hata yapmayacağını sanır. Film başlarken bu çok ufak hatayla başlar ve olaylar gelişir. Suç tamamen teknolojide değildir. Çünkü insanoğlu insanlıktan çıkmış, her işi aletlere, cihazlara yüklemiş. Ne de olsa hata olmaz. Ama hata olunca da telafi aşamaları evlere şenlik.

Hele hele başroldeki abinin evine gelen tesisatçıların durumunu bunu kanıtlar gibi. Ve sonda da dedikleri gibi boka batıyoruz birader derler. Bu gidişata dur demek isteyenler ise her sistemde olduğu gibi burada da terörist yaftasına maruz kalıyorlar. Bürokrasi öyle başını alıp gitmiş ki, işemeye bile formla gidiyorsunuz. Dejenerenin dejeneresi olmuş bir toplum sergilemeye çalışan Gilliam öyle bir sahne çekmiş ki düşünüyor insan. Toplu taşıma aracında herkes oturuyor sadece bir kişi ayakta. O da sakat bir abla. Olay basit görünebilir evet. Ama o Gilliam abinin tasarladığı bu distopya 10 yıl içinde cereyan etti. Ağlayalım mı gülelim mi şimdi halimize?? İsteyen banane der geçer isteyen dağa çıkar. Bizim ülkemizde dağa çıkarsan olur. Öyle 2 biber gazı yiyim oturayım aşağıyla sistem karşıtı olunmaz. (Milleti galeyana getiriyorum diye içeri alırlarsa şaşırmayın :P)

Adam uyarmış, kendinize çeki düzen verin diye. Zaten şemsiye gireceği kadar girmiş, açılmasını engelleyin bari diyor bariz şekilde..!!

Oyunculuklar fevkaladeydi kanımca. Jonathan Pryce gerçekten göstermiş kendini cümle aleme. Her karakter inanılmaz işlenmiş. Hiç uymayan bir insanı getirin tak uydurayım filme familyasından Terry Gilliam. Tabi Robert De Niro ya değinmeden olmaz. Çok fazla görünmese de filmin manası açısından cuk oturan bir rol(Harry Tuttle) verilmiş. Kendisi için kaçık tesisatçı terimini uygun görüyorum. Filmde herşeyin başlagıncı da kendisi bir nevi. Herşey onun yüzünden olmuş gibi. En baba terörist ahah..

Sam Lowry yani başrol karakteri arada kalmışlardan birisiydi zaten. Gerçekliğini düşlerinde yaşıyor abimiz. O gerçekliği düşleyenler gerçekten iyi iş çıkarmış. Tasarımlar, mekan seçimi, kostüm olayı süper. Soundtrackler zaten insanı uçuruyor.

Sakin kafayla izlenmesi gereken bir film. Her bünye kaldırmaz aman diyim!!